Ana Sayfa Kalemimden Animeler Kitaplar Mangalar Filmler Diziler Mimler

28 Eylül 2015 Pazartesi

Zelig: bir kişilik matruşkası.

Gece gece kahve ile bayram sonrası abur cuburların yanında en iyi giden, güzel bir anime, kitap yada film olsa gerek. Bu sefer ki tercihimi filmden yöne kullanarak televizyon faslıyla, ısıtıp ısıtıp yeniden koyuyorlar hocam dedikleri yöntemi uygulayıp evvelden izlediğim ama oldukça keyif aldığım bir filmi açtım. Aslında Dracula serisiyle gidecektim ne yalan diyeyim, aklımda 1936 yapımı olan Dracula'nın Kızını seyretmek vardı, fakat format gören arşiviminden ötürü kayıplara karışan filmler kervanında yer alıp üşengeçliğimde hat safalarda halay çektiğinden "seni seçtim pikaçu" yöntemine başvurdum. Üşengeç insanım aziz, gelemem arama faslına. Hah, belki işime gelirse kırk yılda bir, yahut gerçekten aklıma koyarsa. Elbet bu laf safsatasını sürdürmenin bir sonu yok. Filme gelirsek;

(Zelig ve halleri)
1983 yapımı Woody Allen imzalı yapım olan Zelig; toplumda sevilme, yer edinme, ilgi görme isteği olan ve bu arzusunu dış görünüm ile tavrına vurgulandıran, kelimenin tam anlamıyla bukelamuna dönüşmüş biridir. Yani kahramanımız bir Çin'linin yanına gittiği an
gözleri çekikleşir ve birden Çince konuşmaya başlarken, politikacı ile karşılaştığındaysa Çin'li kılıfından kurtulup artık bir politikacı olarak karşımıza çıkar. Bu durum çevre tarafından hoşnutsuz karşılanmasıyla Zelig tedavi edilmeye başlanır, üzerinde çeşitli deneyler yapılır, göz altında alınır, nihayetinde ise Dr. Fletcher'ın isteği ile psikolojik tedaviye başlanır. Bu durumda Zelig'in kişiliği düzelmeye başlar, zira Dr. Fletcher onu kendisi olarak görmekten memnuniyet duyar. İnsanların sevdiklerini hürcene dile getirmesi gerektiği fikrini aşılamaya çalışır ne vardır ki bu durum kısa sürer ve Zelig yine eski haline döner.

Filmde en sevdiğim yön toplumun Zelig'e tavrıydı. Woody Allen bu durumu en güzel biçimde yansıtmış. Aslına bakarsanız durum trajikomik dahi denilebilinir, nitekim; hastalığından ötürü ilkten ona cephe alan toplum bir sürenin ardından tedavisinin olumlu sonuç vermesiyle onu sevmiş, hatta hakkında şarkılar, filmler ve bukelamun vb. oyunlar çıkartarak yer edindirmişti ne vardı ki Zelig'in rahatsızlığının tekrar etmesiyle ortaya çıkan sorunlar sebebiyle yeniden dışlamaya başlamışlardı. İşin komik kısmıysa süre giden olaylar sonrası hayatında uçak uçurmamış kahramanımız, pilot rolünü üstlenmesiyle Dr. Fletcher'ın hayatını kurtarır, bunun üzerine halk yeniden onu sevmeye başlar. Hatta filmde bu yönde bir replik geçmekteydi. 
'Gerçekten çok saçmaydı. Demek istediğim şu tuhaf hali vardı... Şu garip karakteri. Ve bir süre boyunca insanlar onu sevdi, sonra da onu sevmeyi kestiler. Daha da sonra o şu uçak maharetini gösterdi, bunun üzerine onu yine sevdiler.' 
Sevdiğim sahneler epey fazla açıkçası, Hit'lerin konuşma yaptığı an, Dr. Fletcher'ın hipnoz tedavisiyle niceleri... Ama repliklerden gidersem sanırım bir diğeri de Zelig'in hayatın anlamanı aramak için küçükken hahama gittiği an olurdu.
'On iki yaşındayım.bir sinagoga gidiyorum. Hahama hayatın anlamını soruyorum. Bana hayatın anlamını söylüyor… Ama İbranice olarak. İbranice bilmiyorum. Bana 600$ karşılığında İbranice dersi vermek istiyor.'
Sahi, neydi hayatın anlamı yada kimdi Zelig? Aslında gerçekte aramızda yok mudur Zelig'ler. Sevmediği bir duruma dudağına kondurduğu tebessüm ile karşılık verirken insan, kucak açar hakkında hilaf düşünenler. Lafızlarını hakikat yönünde kullansa sırt çevirir, esirgerler memnuniyetle kuşatılmış gülümsemelerini. Bu nedenle kimi zaman Zelig olmak ister insan, yer edilmek, sevilmek ve bütünün parçası olmak. Peki bu bütünlük artık sahihliği barındırır mı? Yoksa yalandan ibaret olup, birbirini tamamlamak üzere taklit eden birer uyumsuz parçalar olarak mı çıkarlar? Sorulacak soru çok, yanıtlar ise farklı. Farklı düşünceler, farklı zihinler... Bu böyledir aslında, böyle sürer gider her daim. Bu arada fark ettim ki, konuyu Zelig'den saptırmışım bayağı, galiba biraz doluyum. Oysa asabi de değilimdir, sakin insanımdır. Neyse, bu da notlar kervanında iç döküntüsü olarak dursun. Ayrıca aydınlık temalı blog yapmam diyordum, nedense ps ile ilgilenmeye başlayınca kendimi kaptırdım. İçime sindi mi; hayır. Değiştiririm ileride. Diğer yandan ise birkaç ay öncesi asyaguncesinin blog hakkında ki ip uçlarına rastlamıştım. Bir yorumumda kendisine yayınladığı hoş klavuzlardan ötürü teşekkür edip tez vakitte deneyeceğimi söylemiştim. O an aylar geçti, yapamadım. Biraz da üşendim uğraşmaya. Diyorum ya, cidden üşengeç insanımdır aslında. Ama gerçekten kafama taktım mı uğraşmak isterim. Oldu mu, olmadı mı emin değilim doğrusu. Şimdilik böyle dursun. Şimdilik böyle barındırsın satırlarımı. Şimdilik...  

6 yorum:

  1. Filmi ve ruh halini o kadar güzel aktarmışsın ki keyifle okudum ve Zelig'i çok merak ettim. Nostalji edasında olmuş, isabet eden seçim ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğendiğine ziyadesiyle mutlu oldum, teşekkür ederim ki. ^^ Woody Allen'ın beğendiğim filmlerinden biridir, belgeselimsi dokusuna eşlik eden siyah beyaz sahneleriyle beni epey etkilemişti. Bir ara fırsat bulursan seyretmeni tavsiye ederim, filmin ciddi ağırbaşlı bir yapısı var, biraz Zelig'in hayatını konu edinen biyografi niteliği taşıdığından, ama ince esprileriyle sıkılmadan, seyretmiştim o an. :)

      Sil
  2. bu filme bayılıyorum ben yaa. ne de ince eleştiri var aslındaaa de miii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kesinlikle öyle. ^^
      zaten bence en keyifli hale getiren de o kısımları. :))

      Sil
  3. Bir ara vakit bulursam izleyeceğim bu aralar quizler yazılılar başlamak üzere o yüzden ...( bu kadar yakınma yeter)
    Gerçekten bende kendi kendime şuan bu soruları sordum .İzliyip orada insanların zihniyeti sayesinde güzel cevaplar bulabilirim İnşallah:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. umarım beğenirsin. benim severek izlediğim bir yapımdı. elbet renkler ve zevkler farklıdır. fakat izlersen fikrini duymak beni mutlu eder. :)
      vede sınavların için kolay gelsin Esra. ^^

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Tasarım : Merve Canbaz