Ana Sayfa Kalemimden Animeler Kitaplar Mangalar Filmler Diziler Mimler

26 Ekim 2015 Pazartesi

boya bitirme etkinliği

Doğrusu uzun bir müddet buralara uğrayamıyordum, en azından kendi bloguma yazacak kadar vakit bulamıyordum. Geçenlerde Karga ve Kızın boya bitirme etkinliği hakkında bir iki kelam etmiştim yazımda.
Etkinlik için: tık.
Yazı için: tık.

64'lü pastel türevi kuru boya 
ile yapılmıştır.yalnız ne hik-
metse saçları için kumral
 boya kullanmama rağmen 
sarı gibi durmuş. tuhaf.
Lâkin vakit bulamamdan mütevellit bir türlü zaman ayırıp koyamamıştım. Ondan şu an bayram çocuğu ruh haliyle geziniyorum desem abartmam. Etkinliğin konusu basit. Evde ki boyaları bitirmek ve var olan boyaları bir liste halinde sıralamak. (sanırım benim listemde ki boyaların tükenmesine epey vakit olacak) Doğrusu resim yapmayı sevsem de çizimlerimin çoğunu siyah beyaz bıraktığımdan evdeki boyalarım olduğu gibi kalır, bundan bitirene kadar da ne denli yeni boya almak istesem almazdım zira almış olsam kullanamayacağımı adım gibi bilirdim. 

Faber-Castel 12'li pastel boya
Faber-Castel 12'li sulu boya. 
Adel 12'li kuru boya.
Milan 12'li plastik pastel boya. 
Crayons 64'lü x2 pastel boya. (sanırım Crayons zira neredeyse on bir senelik boya olduğundan üzerinde ki kabartma yazılar silinmiş., -evet yanlış okumadınız tam on bir senedir bu boyaları bitirme çabasındayım. birde bu setten bir değil, iki tane bulunmakta. siz düşünün kaç yıldır uğraş verdiğimi.-)
Yine ne marka olduğunu bilmediğim 12'li kuru boya.

Birkaç haftadır takıldığım yabancı sitelerde sonbahar ve cadılar bayramı türevi paylaşımlarda bulunulunca ortaya bu beyefendimiz çıktı. Tabii bir de en beğendiğim Mangaka'lardan birinin yeni proje haberinin de etkisi yok değil, ne denli Riv-chan bu haberi bloguna yazana kadar haber siteden siteye dolaştığından okuyanlar artık "biliyoruz Riv" diyecek olsa da birazdan kısadan bahsedeceğim

19 Ekim 2015 Pazartesi

Notlar dizisi, vol ||




Topuklarını üç kez birbirine vur ve gitmek istediğin yeri düşle.
Oz Büyücüsü.

Oz büyücüsünü izlemeyen yoktur sanırım. Dorothy Gale adında ki Kansas'lı kızımızın evini hortum yutması sonucu kendisi Oz isimli sihirli bir diyarda bulması ve eve dönebilmek adına büyücüyü bulup Oz'da yaşadığı serüvenleri anlatan bir 1939 yapımı Amerikan filmlerinden biridir. Yolculuğu sırasında Dorothy'e eve dönebilmek adına sihirli bir ayakkabı verilir ve topuklarını üç defa birbirine vurduktan sonra gitmek istediği yeri hayal etmesi istenilir. Şu aralar Dorothy'nin kırmızı ayakkabılarından bir çift istiyorum. Sadece başıma gelen talihsizlikler dizisinden uzak bir yeri hayal edebilmek uğruna. Doğrusu şans ve şanssızlığa inan biri olmamışımdır, derler ya insan ne ederse onu bulur. Buna inanmak istemişimdir, buna inandığımı var saymışımdır, hâlâ da bu sözün keskinliğinin hakikatine inanırım. Nitekim başarı da, başarısızlıkta sadece insanın elinde olan bir durum. En azından böyle düşünmek istiyorum, heyhat günüm ne hikmetse tam hilafını elinde megafon varmışçasına haykırıyor. Bahsetmek istediğim çok husus var.

17 Ekim 2015 Cumartesi

haven | dizi.




Bazısı için güz, yazın sıcak tonlarının hatırasıdır. Özlem duyulan güneşli günlerin son demlerinin yaşanıp, teker teker, bir yaprak olup toprakla buluşup kaybolmasıdır. Buhar olup yok olurken renkler, sine çeker tabiat hasret kaldığı uykusuna, sine çeker hûlyalarına. O an solar gider renkler, bir hiçmişçesine. Bir hiçmişçesine terk ederler yedi arşı, bir hiçmişçesine götürürler armağanlarını. Lâkin hiçbir an solup gitmez umutlar çatan güzle, oysa vedaların tonudur güz. Yitirirken kır çiçekleri şenin rengini, tadarlar faniliğin tonunu. Yine de umut doludur insan güzde; baharda dirilmeyi beklenen taze umut tomurcuklarının muhafızıdır güz. Kimse bilmese de o; suskun tonuna sineye çekilmiş halde durur pürsükût vaziyette. 
-river.

Benim için son beş yıldır sonbahar denildi mi aşağı yukarı aklıma ilk gelen sıcak çikolata, iyi bir kitap, uzun kollu giysiler, yağmur ve bunların yanında gidecek takip ettiğim dizi ve animeler olmuştur çoğu an. Okul stresi olsa da asla bıkmayacağım mevsimdir sonbahar. Kimiler için kederin renginin olmuştur; bu nedenle hazan denildi mi akıllarda bir veda çağrışır anında. Özlem duyulan anlar, güneşin son dokunuşları altında griye çalan gökkubbeyi kuşatan kasvetli bulutlar ile şehrin; hepsini yutan boğuk ezgileri. Geçen senelerde değişen o denli çok şey oldu ki, şimdi dönüp baktığımda gerçekten beş sene mi geçmiş diyorum. Belki ileride bu satırlarımı dönüp okuduğumda da aynı hisleri barındıracağım, gökkubenin soluk griyi tonunu cüppe edinerek üzerini geçinmiş bir hazan vakti. Aslında diyeceğim çok söz olsa da, bazen sevdiğim küçük parçaları ifade etme konusunda yetersiz kalıyor, sadece sevdiğimi söyleyerek gönlümde oluşturduğu izi bir çift kelimeye sığdırmaya çalışıyorum. Sonbaharları da benim için öyledir, ne denli anlatacak çok kelimem olsa dahi, hep bir noksanlık kalır, durur kenarda. Elbette bu defa sayfamın kapısını sonbaharı anlatmak için aralamadım, Bu defa geçen yıllar boyu her seferinde hazanıma eşlik eden çok sevdiğim bir diziye yer vermek için araladım. Adı mı ne? O hâlde sizi şöyle buyur edeyim;

16 Ekim 2015 Cuma

ademâbâd

Fırsat buldukça yazdığım rpleri ve hikayeleri buraya koyacağımı evvelden bir kenara not etmiştim vaktinde. Şimdi bakıyorum da, üzerinden çok zaman geçmiş kelimelerimin, çok zaman geçmiş arda kalan günlerin... Oysa farkına varamıyor insan geleceği düşlerken yaşadığı anın, bir hayal olup kaybolurken zaman, kendinden geriye yalnız dudaklardan düşmeyen lafızlara mühürlü bergüzârları bırakıp çekip gidiyor sessizce. Bugün neredeyse tam geçen sene yazdığım bir yazıyı buldum, biraz hüzün, biraz özlemle doluşurken zihnimde mazinin boğuk melodisi; bir hayaletmişçesine kayboldu usulca. Yine de sevindim, nitekim o anın kırıntılarından geriye kalan yadigarların satırlarıma düşen yazgılar topluluğunun emanetiydi bana. Geçmiş günlerin beninden bir izlenim. Bir mektuptu bana. Bazen çok mutlu olmuştu geçmişteki ben, bazense tüm mutluluğunu bir yağmur damlasını çalan yaş alıp götürmüşse de yine de bırakmamıştı kelimelerini kalemiyle nakşetmekten. Şimdilerde biraz özlem var yüreğimde. Yanıtsız kalacağını bilerek sualimin, yine de nasıl diye sorarken buluyorum kendimi. Nasıl bu denli vakit bulabilyordun geçmişte ki ben? Nasıl bu denli fütursuz şen olabiliyordun; kelimelerine düşen, yağmur taneleri dahi olsa? 

Konudan sapmayı sevmiyorum, ama istemsizce yapmıyorum. Farkında olmadan saptırmışım lafızlarımı. Um... Rpden bahsediyorduk. Bu sefer ki rpmizin konusuna gelirsek, doğrusu benim ilk defa içimden gelip yazdığım bir rol oyunuydu. Elbette diğerlerini de içimden geldiği için yazmıştım lakin bu seferkini GM'nin verdiği bir görev rol oyunu olduğu için yazmadım, sadece o an yazmış olmak için yazmıştım. Belki de bu denli buraya koyma sebebim de odur.  Konusu demiştik;

6 Ekim 2015 Salı

Notlar dizisi.


Garfield'ın pazartesileri sevmediğini bilmeyen yoktur sanırım. Küçükken karikatürlerini severek okur ve her an pazartesiye verdiği tepkiye güler, eğlenirdim her seferinde. Yanlış anlamayın günler ile bir alıp veremediğim yok, sadece talihsiz serüvenler dizisinden fırlama anları hep pazartesilerden çektiğimden bir nevi nihayetinde iç döküntüsü olarak buraya yazma gereğinde bulundum. Sabah erken uyanacağımdan hazırlıklı olarak bir gece öncesi erken yatma alıştırması yaparak anı geçirmiştim, işe yaradı mı derseniz, yanından geçmez, öyle ki kendimi bir ara kahve ve nutella ikilisini sayarak bularak nasıl uyuduğumu anlamadığım gibi, sabahın kör saatinde sadece doktor randevum var diye yetişmek için uyandırıldım. Bunda bir şikayetim olduğunu söyleyemeyeceğim, ne denli kafamda ki sesler
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Tasarım : Merve Canbaz