Ana Sayfa Kalemimden Animeler Kitaplar Mangalar Filmler Diziler Mimler

25 Aralık 2016 Pazar

Anime & Manga: Claymore // Vogabond

Bu yıl beğenerek okuduğum yapımlardan birkaç tanesinin arasında da Vogabond ile Claymore yer alıyor. Aslında myanimelist'ime kaçamak bir göz attığımda Claymore'un 2016'nın Şubatında izlediğimi fark ettim. Üzerinden epey bir zaman geçmiş anlayacağınız, ama üşengeçliğimden oldukça fazla sevsem de blogumda yer edindirmedim bir türlü. Oysa buraya gerçekten hoşuma gidenleri yapımları yer edindirip derlemek istiyorum. Galiba klişelere adanmış geç olsun güç olmasın sözü bunun için var. Fakat bundan evvel birkaç haftadır içimi sıkan bir hadise hakkında ufak bir gevezelik yapacağım. bu sebeple benim çoğu an misafir oturmalarında içimden geçirip, kulaklarımı kapattığım an ki gibi; çekemem canım bir başkasının yaşantısından kalanları derseniz ki, sizi aşağıya hemen animenin ve manganın bulunduğu yazıya buyur edeyim. Bence söyleyin de, hiç demiyorsanız arada bir deyin. Emin olun hayat bazen görmezden gelince güzel ve süper kahramanlar sadece kitapların ardında. Bencilce bir şey demiş olabilirim, lakin gerek annemin depresyonunda yaşadıklarına şahit olmam olsun, karşımdakinin benim problemlerine kafasını takmamasını arzu ederim. En iyisi siz sadece anime ve manga hakkındaki yazıyı okuyun, hiç değilse keyifli vakit geçirirsiniz. 

Engelbert Humperdinck'in free as the wind parçasının çok sevdiğimi bahsetmiş miydim? Bana o kadar umutlu ve dolu dolu gelir ki tarif edemem. her zaman neşe veren bir parça olduğunu düşünmüşümdür.


hiçbir pişmanlığım yok
acı-tatlı yaşadıklarım için
şayet seversen, bir şansın var uçmak için
düşürsen de... düşersin işte
-Engelber Humperdinck

Sanki şu mısralarında der ki, tamam, düştün, battın, evet. Ama ne yapacaksın? Hepsi bu. Kalk ayağa. Bırak. Aklında kalsa bir günlüğüne dahi olmasa, ufak bir anlığına kelebek ol, çırp kanatlarını. boş ver her şeyi. Zira biliyorsun, hayat büyük. Zaman kimi şeyleri değiştirmese bile, daima devam edecek. Yaşadığın sürece mutlaka bir yarının ve yarının getirecekleri olacak. Bu nedenle düşünme. Çırp kanatlarını.

22 Aralık 2016 Perşembe

Mim // Anime: Geriye bakış 2016

Saat beş
ve boş sokaklarda yürüyorum
gece benim arkadaşım
sempatiyi onun içinde buluyorum
bana günü veriyor
umudu veriyor
ve birazcık da rüyayı

'Saat beşi göstermeye başlamıştı. Bir denizi andırırcasına tekdüzide rengine bürünürken gece, kıyıya vuran debdebeli dalgaların altında gömülürcesine çekildi kozasına tükenen hazanı semâya bahşeden güneşle sükunet.' Diye düşündü şaşkınca klavyesine gömülen kız.

Keşke kelimelere yazdığım kadar hoş olsaydı sabah saatleri. Oysa dizilerin barındırdığı o debdebeli tonlara bürünmüş gök kubbe uzak bir limandan göz kırpıyormuşçasına bakıyor bana. Anlayacağınız, pekte düşlerime konuk olmuş bir güne merhaba diyememiş olsam da, itiraf etmem  güneşin mesaisine başladığı zaman dilimini hoşuma gidiyor. Zihnimin bir ucunda yer alan Superman'in evrenindeki Clark Kent'in pek özendiğim Yalnızlık Kalesine kavuşmuşum hissine bürünüyorum. Bu bir yana, geçenlerde Rin-chan blogunda güzel bir mim paylaşmıştı, kendi yazısını okurken diğer yandan benim için geçen 2016'yı ve "neden olmasın ki" diyerek yapmaya karar verdim. Öncelikle mimi herkese pasladığından kendisine teşekkür ediyorum, çünkü bu tarz değerlendirme yönelik yazıları her daim sevmişimdir. Genelde az çok mim yaptığım vakitler okuyan bilir, en alt kısma mimlediğim kişileri not ederdim, fakat Rin-chan bu denli cömert davranıp herkesi mimlemişken benim kısıtlamam hoş olmayacağından, okuyan her arkadaşım mimlendi bilsin. 

10 Aralık 2016 Cumartesi

Manga: Zekkyou Gakkyuu // Tegamibachi

Şu aralar korku öykülerine kendimi kaptırdım. Aslında benim için yeni bir uğraş olduğu da söylenemez zira genelde eski yapımları sevdiğimden geceleri ya 60'lar kuşağından gizem ve bilim-kurgu türevi filmler seyreder yahutta okuduğum polisiye kitabı bitirmeye çalışırdım şu saatlerde. Riv'in beş çayı hobisi de diyebiliriz benim amaçsız geçen zamanım için. Fakat son birkaç gündür bu uğraşı manga yönüne kaydırdım. Geçenlerde henüz taze bitirdiğim Zekkyou Gakkyuu (Scary Lessons), Korku Dersleri  olarak adlandırılan manga bana bir Twilight Zone ile Alfred Hitchcock Presents seyrediyormuşum hissiyatı adadı. Abartı gibi olmasın, çünkü beklenti yükseltip abartmayı sevmem ama baş ucu masalları veya kamp başında anlatılan korku hikâyelerini seviyorsanız Zekkyou Gakkyuu okurken keyif alacağınızı söyleyebilirim. 


Cilt sayısı: 20
Bölüm sayısı: 81
Tür: Korku, Doğaüstü, Shoujo
Hikâye/Çizim: Emi Ishikawa
Myanimelist Puanı: 7.97

4 Aralık 2016 Pazar

Mim: 2017'ye Doğru



Ey Zaman Baba;
Varsan söyle bana, bu saatin hali nedir? Oyunun bu denli geç bittiğine inanamıyorum, dahası blogger gecenin bu saati ne kadar da sessiz, sedasız olduğuna. Her girdiğimde ana sayfada birkaç yazı ve yeni bloggerlardan havadis gören benim için biraz ürkütücü buldum, bir an 'ya bir daha kimse yazı yazmazsa, ana sayfaya girdiğim vakit ya kimsenin gevezeliğiyle karşılamazsam' diye düşündüm ardından bir kez daha saate baktım. Saat üç küsür olmuş Riv! Millet gece bekçisi olarak mesaiye kalmıyor dedim. Geçenlerde deep çok şirin, şembelek bir mim yayınlamıştı. Ve sonuna da bir o kadar hoş bir yazı iliştirmişti, demişti ki; 'herkes yapsın bu mimi çünkü bence çok güzel bir mim.'
Saat olmuş üç küsür, koyun saymaktan başlayıp, işi kediye çevirdim. Bu gidişle balık, kuş, zürafa demeden ufak bir sürü kurup Tarzan'sız Jeanne olup çıkacağım, bari  daha da ertelemeyeyim mimi yapayım. Çünkü deep'in de dediği gibi çok güzel dedim.

1 Aralık 2016 Perşembe

The Guild


Geldi, geçti koca Kasım.
Sessizce, sürükledi peşinde zamanı...

Saat; 15:55
Heyo! Pek neşeli olan ruh hali içerisinde olan kopuk bir selamla, birazdan kursuna gitmesi gereken ama nedense çok vakti olmamasına rağmen kendisini Wonderwoman sandığından biran evvel kurs alanına ışınlanacağını düşünen Riv'den merhabalar! (Umarım başarırım)

Saat; 20:48
Derken başaramadı... Dört buçukta kursa varması ve yarım saatlik yolunun olduğu aklına gelmesiyle yıldırım hızıyla evden ayrıldı. 

Tabii artık, ne asma kilidi, ne de anahtarı kalsa da.
(artık zamanında içindekileri almak için ne gibi yöntemler uyguladıysam.) 
Açıkçası bu yazıyı dün yazmayı düşünüyordum, geçen saat dilimine baktığımda ilk tepkim "Jedi'ler adına, Kasım'ın bitmesine yedi dakika kalmış. Acaba yazı yazsam yetiştirir miyim?" diye sınav kağıdını teslim etmeye çabalayan öğrenciler gibi telaşa kapılmam ve son yedi dakikayı ise takip ettiğim diğer blogger arkadaşların yazılarını okuyup, müzik dinleyerek geçirmem olmuştu. Bu kötü bir tercih değildi, eğlendiğim için pişman olmadım neden yazmadım diye. Berbat bir sınav kağıdı vermektense eğlenceli bir şeyler yapıp, son yedi dakikayı kağıdı boş laflarla doldurmak yerine, kafamda ki düşüncelerle geçirmeyi tercih ederim. Şimdi dikkat ettim de, öğlen de aynı durumu yaşamışım, son beş dakikaya tüm zamanımı adamışım. Galiba son zamanlarda sorunum bu, zamanı verimli kullanmamak yahut saatlerin geri alınmamasıyla her şeye 'şayet geri alınsaydı, elimde bir saat daha fazla vaktim olurdu' düşüncesini atamak. Bunun için son günlerde Roromiya benim kendisine değişimle Miya-san'ın challenge'larına kapıldım. İşin aslı, tam challenge'da sayılmaz fakat aklımda olanların sadece birer düşünceden ibaret askıda kalması yahut atıldığım işin yarım kalması hoşuma gitmediğinden, birkaç hafta evvel atılacak eski eşyalarımı ayırırken çocukluğumdan kalma ufak bir kumbara bulmamla, (şu asma kilitli ve ufak anahtarı bulunanlardan.)  atmaktansa içine yapmak istediklerimi ufak kağıtlara yazıp attım. Bunlardan kimileri oldukça uzun zamanımı alacakken planlarken, kimileri ise oldukça uçuk ve mantıksızdı. (DC  sayfalarından fırlama hayaller desem fikir yürütebilirsiniz) Yine de yazarken eğlendim şahsen. Bu ay sonuna, yani yeni yıla kadar yapmayı amaçladıklarımı yapıp, o kumbarayı boşaltmayı amaçlıyorum. Bunlardan bir tanesi bloggerda tekrardan aktif olarak, son zamanlarda alışkanlık edindiğim gece yarısı oyunlarını bırakmaktı. Böylece kendime daha fazla zaman ve düzenli uyku elde edebileceğim kanısındayım. -umarım

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Tasarım : Merve Canbaz